Bazı üniversite ve devlet kurumları tarafından Elazığ Depremi ile ilgili ön inceleme raporları paylaşılmaya başlandı. En son ve en kapsamlı rapor Fırat Üniversitesi tarafından Temmuz ayında kamuoyu ile paylaşıldı.
Fırat Üniversitesi Raporu
- Ağır hasarlı ve göçen binaların beton basınç dayanımı 7 ile 10 MPa arasında değişmektedir. Fırat Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Yapı Malzemeleri Laboratuvar arşivi ile bu sonuçlar karşılaştırıldığında test sonuçlarının şaşırtıcı olmadığı görülmektedir. Beton kalitesindeki bu düşüklüğün ana sebepleri; a) Çimento miktarının az olması, b) Agreganın uygun olmaması, c) Betonun yerleştirilme problemleri ve d) Betonun bakımı ile ilgili eksikliklerdir. Aslında bu dört temel problemin ana sebebinin “denetim yokluğu” veya “denetim eksikliği” olarak ifade edilmesi doğru olacaktır. Günümüzde bu problemlerin birçoğu aşılmıştır. Artık agrega sınıflandırılmakta ve doğal agregalar yıkanmaktadır. Dolayısıyla temiz ve uygun granülometriye sahip agregalar ile beton üretilmektedir. Beton yerleştirilirken, vibrasyon uygulanmakta ve sıkışması sağlanmaktadır. En önemlisi hazır beton kullanılarak, beton üretiminin en az hata ile üretilmesi sağlanmaktadır. Ancak bütün bu iyileşmelere rağmen hâlâ ilerleyen yıllarda beklenilmeyen yapısal hasarlara neden olacak hatalar yapılmaya devam edilmektedir. Şantiye de hazır betona su ilave edilerek beton dökülmesine rağmen, beton kalitesi 28 gün kür içindeki betonlar üzerinden belirlenmektedir. Kimyasal katkılara güvenilerek, beton karışımlarında hedeflenen dayanımın belirlenmesi için minimum miktarda çimento kullanılması, günümüz beton üretiminde dikkat edilmesi gereken önemli bir husustur. Çünkü betonun dayanımının yanında dayanıklılığının istenilen seviyede olması için çimento miktarı büyük önem arz etmektedir. Bunun yanında inşaat alanında betonun kür edilmesi maalesef hâlâ vicdanlara bırakılmıştır. Betonun dayanımı ve dayanıklılığı üzerinde çok önemli etkisi olan beton bakımının hâlâ yapı denetim sisteminde resmi bir zorunluluğunun olmaması önemli bir eksiklik olarak karşımıza çıkmaktadır.
- Hasar gören binalarda, taşıyıcı sistem elemanlarının donatıları sünek tasarım esasları dikkate alınmadan düzenlenmiştir. Kolonlarda ve kirişlerde sarılma bölgeleri oluşturulmamış, etriyeler ortalama 250-350 mm aralıklarla düzenlenmiş ve etriye kancaları sargı etkisi oluşturmayacak şekilde 90 yapılmıştır. İncelenen binaların hiçbirinde çiroz donatısı kullanılmamış hatta binaların temin edilen projelerinin birçoğunda da çiroz donatı detayı gösterilmemiştir.
- Ağır hasar gören binalarda hasarlar, tasarım amacına aksi şekilde, kirişler yerine kolonlarda meydana gelmiştir. Kolonlarda meydana gelen hasar yoğunluğunda güçlü kolon zayıf kiriş koşulunun sağlanmamasına ek olarak yapısal düzensizlikler önemli rol üstlenmiştir. Ayrıca özellikle eski bina stokunda kolonların plan yerleşiminde, depremden ziyade mimari kullanılabilirliğin etkin olması neticesinde, binanın iki doğrultusu arasında oluşan farklı rijitlik düzeyi, kolon hasarlarını artırmıştır.
- Hasarlı binalarda en sık görülen yapısal düzensizlikler kapalı/ağır çıkmalar ve yumuşak kat/zayıf kat düzensizliği olmuştur. Kapalı çıkmaların mesnetlendiği kirişlerde kesme çatlakları ve kapalı çıkmaya oturan dolgu duvarlarda çatlaklar meydana gelmiştir. Özellikle dikdörtgen plan geometrisine sahip olmayan binalarda yapılan düzensiz cephe çıkmaları nedeniyle kirişlerde ve kolonlarda hasar yaygınlığı gözlenmiştir. Bina yüksekliğince kütle ve rijitlik düzensizliğine neden olan ve cephe akslarında süreksizlik oluşturan kapalı çıkmaların yapımlarının deprem riski yüksek olan bölgelerde sınırlandırılması uygun olacaktır. Ana caddeye cephesi olan çok katlı betonarme konut binalarının giriş katlarının ticarethane olarak kullanılması nedeniyle oluşan yumuşak kat/zayıf kat düzensizliği de hasarı artırıcı yönde etki göstermiştir. Ticari kullanılabilirliği artırmak amacıyla giriş katların, konut olarak kullanılan üst katlara oranla kat yüksekliğinin fazla olması ve giriş katlardaki dolgu duvarların büyük oranda kaldırılması nedeniyle giriş katlarda büyük ötelenmeler meydana gelmiştir. Ötelenmeleri azaltacak deprem perdelerinin kullanılmaması ve kolonların sünek tasarlanmaması sonucu il merkezi için tasarım depreminin yarısı denebilecek büyüklükteki bir depremde ağır hasarlar meydana gelmiştir. Yumuşak kat/zayıf kat düzensizliği olan binaların büyük bir bölümünde hasar zemin katta yoğunlaşmış, üst katlarda sadece dolgu duvarlarda minimum düzeyde hasar oluşmuştur. Bina plan geometrisinin dikdörtgen olmaması, düşey taşıyıcıların plan yerleştirilmelerinde ve dolgu duvarların düzenlenmesinde depremden ziyade mimari kullanılabilirliğinin dikkate alınmasından kaynaklı burulma düzensizlikleri, hasar oluşumunda etkili olan diğer bir düzensizlik olarak saha çalışmalarından belirlenmiştir.
- Çerçeve kirişlerinde yaygın bir şekilde kesme hasarı meydana gelmiştir. Kesme hasarı çerçeve kirişlerin mesnet bölgesi dışında, eski bina stokunda çok sık kullanılan tali (saplama) kirişleri taşıyan kirişlerde, tali kirişin oturduğu (mesnetlendiği) kesitte de gözlenmiştir. Eski bina stokunda dolgu duvarların kirişe oturması tasarımı yaklaşımından kaynaklı çok sayıda tali kiriş kullanılmıştır ve tali kirişler çoğunlukla sürekli bir çerçeveye mesnetlendirilmemiştir. Bu yaklaşımın sonucu bağlandıkları ana kirişlerde ve tali kirişe oturan dolgu duvarlarda yaygın hasar oluşumu gözlenmiştir. Ayrıca bazı binalarda kolon sayısını azaltmak için büyük açıklıklar narin kirişler ile geçilmiştir. Bu durum kirişlerde ve kirişlere mesnetlenen döşemelerde sehime neden olmuştur. Bazı binalarda bu kirişlerin mühendislik hizmeti alınmadan mesken sahipleri tarafından güçlendirilmeye çalışıldığı gözlenmiştir. Deprem sonrası bu kirişlerde ve bu kirişlere oturan dolgu duvarlarda hasar meydana gelmiştir. Kapalı çıkmaları taşıyan konsol kirişlerde de yaygın kesme hasarları meydana gelmiştir ve binaların hasar seviyelerinin değerlendirilmesinde karışıklığa neden olmuştur.
- Deprem sonrası dolgu duvarlarda yoğun bir hasar oluşumu meydana gelmiştir. Binanın dayanımı açısından sorun oluşturmayan bu çatlaklar, mesken sahiplerini tedirgin etmiş ve depremden sonra uzun süre evlerine girmemelerine neden olmuştur. Özellikle bina plan alanını birinci kattan itibaren büyütmek için çok sık yapılan kapalı çıkmalara oturan dolgu duvarlarda yaygın bir şekilde hasar oluşmuştur. Dolgu duvar hasarında dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise özellikle bodrum katı olmayan ve dolgu zeminlere inşa edilen binalarda çatlak genişliğinin arttığı gözlenmiştir. Yeni binalarda ise ince ve hafif duvar malzemesi (gaz beton vb.) ile yapılan dolgu duvarlarda çatlaklar meydana gelmiştir.
- Elazığ İli için yerleşimin eski tarihlerde başladığı mahallelerin bina stoku benzer olmasına rağmen bazı mahallelerde hasar daha yoğun olarak gözlenmiştir. Bu durum zeminin durumunun binanın deprem davranışı üzerindeki etkisini göstermesi bakımından dikkat çekicidir.
Hacettepe Üniversitesi Raporu
- Binalar komşu yapı ya da yapılarla hiçbir derz boşluğu bırakılmadan inşa edilmiş ve ne yazık ki halen bu şekilde inşa edilmektedir. Böyle bir yapılaşmadan kaynaklı depremin yanal istemi sonrası bitişik nizamdaki binaların birbiriyle etkileşiminden dolayı hasarın artmıştır. Bu gerçeklik, deprem sonrası saha incelemelerinde de doğrulanmıştır. Birçok bina kendisine yapışık olarak inşa edilmiş komşusu yüzünden ekstra darbe almıştır.
- İncelenen binaların neredeyse tamamında donatı detaylandırılmasında büyük hatalar yapıldığı ilk bakışta dikkat çekmektedir. Özellikle hiçbir taşıyıcı elemanda oluşmasına izin verilmeyen kesme çatlaklarının görülmesinde bu hatalı detayların etkisi çok büyüktür. Örneğin, binalar incelenirken kolon ve kiriş uç bölgelerinde etriye sıklaştırılmasına rastlanamamış, etriyeler çok seyrek atılmış, sismik etriye diye adlandırılan detaylara uyulmamıştır. Bu da binaların yeteri kadar enerji sönümlemesini engelleyip yapısal hasarı oldukça arttırmıştır.
- Bölgede eskiden beri süre gelen yıkıcı depremlerden kaynaklı binalarda oldukça fazla kolon ve perde kullanımı dikkat çekmektedir. Bu detay yüzünden binalarda yıkım ve ağır hasar miktarı sınırlı kalmıştır.
- Sonuç olarak, depremin yapılarda ağır bölme duvar hasarına neden olmasının temel sebepleri bölge planlamasındaki ve mühendislik hatalarından ve/veya eksikliklerinden kaynaklı olduğu söylenebilir. Özellikle donatı detaylarındaki eksiklikler, kalitesiz beton ve nervürsüz donatı kullanımı depremde ciddi miktarda yapısal hasar oluşmasına sebep olmuştur.
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Raporu
- İncelenen deprem bölgesinde yapılacak yapıların tasarımında kullanılmak üzere en büyük yer ivmesi (PGA) değeri, 1998 tarihli deprem yönetmeliğinden bu yana en az 0.4g olarak verilmektedir. Elazığ Depremi esnasında kaydedilen en büyük yer ivmesi değeri ise 0.298g olarak ölçülmüştür. Dolayısıyla, 1998 sonrası yapılan binalar dikkate alındığında Elazığ Depremi, bu binaların tasarımında öngörülen deprem yüklerine göre daha düşük seviyede bir kuvvette etkimiştir. Yeni yapılan yapıların bu deprem etkisinden dolayı yıkılması veya ağır hasar alması, binaların tasarım projelerine ve yapım kurallarına uygun olarak yapılmamış olmasıyla açıklanabilir.
- Depremde yıkılan, ağır hasar gören ve incelenen binaların hemen hemen tamamında standart ve yönetmeliklere uygun olmayan beton kullanıldığı gözlemlenmiştir. Betonun üretiminde herhangi bir standart gözetilmediği, geleneksel yöntemlerle şantiye ortamında ve düşük dozajlı olarak üretildiği tespit edilmiştir. Beton dayanımının ağırlıklı olarak 8-10MPa seviyelerinde olduğu ve bunun yanında beton karotlarının birçoğunun standartlara göre değerlendirilmeye alınamayacak kadar kötü olduğu görülmüştür.
- Ülkemizde yaşanan birçok deprem sonrası yapılan incelemelerde karşılaşılan yetersizliklerin hemen hemen tamamının bu deprem bölgesinde de olduğu gözlemlenmiştir. Beton dayanımının çok düşük olduğu, malzeme ve işçiliğin oldukça yetersiz olduğu, düz inşaat çeliğinin kullanıldığı, etriye aralıkları ve konfigürasyonlarının uygun olmadığı, kolon-kiriş düğüm noktalarında kolon etriyelerinin genel olarak uygulanmadığı, boyuna donatı bindirme boylarının yetersiz olduğu, kolonların kirişlerden daha zayıf olduğu belirlenmiştir. Dolayısıyla hem tasarım hem de inşaat aşamalarında mühendislik hizmetinin yeterli seviyede alınmadığı ve ayrıca gerekli kontrollerin yeterince yapılmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır.
- Kırsal alanda yapılan yığma yapılarda malzeme dayanımının yetersiz olduğu, yapım kural ve kaidelerine göre inşa edilmediği ve bu nedenle de ciddi boyutlarda hasarların oluştuğu gözlemlenmiştir.